-İclâl Aydın-
-"Evlerin Işıkları Bir Bir Yanarken" adlı yeni kitabın henüz çıkmışken sormak istiyorum: Sevenlerinin ve takipçin olan okuyucularının yüreğindeki ışıkları yakmak nasıl bu kadar kolay? Nedir bu samimiyetin sırrı?
-Ne güzel bir ödül bu soru...Umarım öyledir... Kişinin kendini, eylemini anlatması çok zor iştir bilirsin. Samimiyetle sınandığımı biliyorum yıllardır. Çok soyunuk olduğum haller oldu, üzerimi örteyim diye tenimi yırttılar adeta... Şimdi kendi içimde kendime bile daha korunaklı, daha uzak dursam da geçmişteki o çocuksu çıplaklığı bugünün sadeliğiyle örtüştürebilen, görebilen için söz konusu sanırım bu "samimiyet" . Sırrına gelince... Yanmaktan sonraki ciladan olsa gerek:)
-Televizyonda, basında, edebiyatta, sinemada güzel işlere imza atan biri olarak kendini en iyi ifade ettiğin alan hangisi? En çok nereden beslendi İclâl Aydın?
-Edebiyatta demeyelim de kimse gücenmesin:) "yazı dünyası" tanımı daha tatmin ediyor beni. Söz konusu alanlarda varlık gösterebilmek bir mucize aslında. Her birinde çok mutlu olduğum, çok eğlendiğim, zihnimi çok doldurduğum günler olduğu gibi fena çuvalladığım projeler de mevcuttur. Sanırım yazıya daha yakın buluyorum kendimi. Ve bu yüzden çok çalışıyor, kimsenin farkında ve umrunda olmayacağı şeyleri gözden çıkarıyorum. Olumsuzluk ve beni ötelemeye çalışan ellere ve isimlere çok şey borçluyum. Çok eğlenerek yaptığım işlerde bir de üzerine para kazanıyordum. Keyfim çok yerindeydi. O "iblisler" olmasa kendimi daha iyi bir ben, daha iyi bir kalem olmaya zorlamazdım belki de... Oldum mu peki? Olmuyor işte... ama ben çok sevdim bu koşuyu:)
-"Evlerin Işıkları Bir Bir Yanarken" adlı yeni kitabın henüz çıkmışken sormak istiyorum: Sevenlerinin ve takipçin olan okuyucularının yüreğindeki ışıkları yakmak nasıl bu kadar kolay? Nedir bu samimiyetin sırrı?
-Ne güzel bir ödül bu soru...Umarım öyledir... Kişinin kendini, eylemini anlatması çok zor iştir bilirsin. Samimiyetle sınandığımı biliyorum yıllardır. Çok soyunuk olduğum haller oldu, üzerimi örteyim diye tenimi yırttılar adeta... Şimdi kendi içimde kendime bile daha korunaklı, daha uzak dursam da geçmişteki o çocuksu çıplaklığı bugünün sadeliğiyle örtüştürebilen, görebilen için söz konusu sanırım bu "samimiyet" . Sırrına gelince... Yanmaktan sonraki ciladan olsa gerek:)
-Televizyonda, basında, edebiyatta, sinemada güzel işlere imza atan biri olarak kendini en iyi ifade ettiğin alan hangisi? En çok nereden beslendi İclâl Aydın?
-Edebiyatta demeyelim de kimse gücenmesin:) "yazı dünyası" tanımı daha tatmin ediyor beni. Söz konusu alanlarda varlık gösterebilmek bir mucize aslında. Her birinde çok mutlu olduğum, çok eğlendiğim, zihnimi çok doldurduğum günler olduğu gibi fena çuvalladığım projeler de mevcuttur. Sanırım yazıya daha yakın buluyorum kendimi. Ve bu yüzden çok çalışıyor, kimsenin farkında ve umrunda olmayacağı şeyleri gözden çıkarıyorum. Olumsuzluk ve beni ötelemeye çalışan ellere ve isimlere çok şey borçluyum. Çok eğlenerek yaptığım işlerde bir de üzerine para kazanıyordum. Keyfim çok yerindeydi. O "iblisler" olmasa kendimi daha iyi bir ben, daha iyi bir kalem olmaya zorlamazdım belki de... Oldum mu peki? Olmuyor işte... ama ben çok sevdim bu koşuyu:)
-Ülkemizde edebiyat neden bu kadar geride kaldı, neden yeni ve parlak yazarlar ortaya çıkamıyor?
-"Edebiyat" geri kaldı çünkü "Edebiyat"ı o kadar korumaya aldılar ki, kimin için kimden koruduklarını sorgular olduk artık. Yazı kendini durmaksızın yenileyen bir harekettir. Bugün küçümsediğimiz internet dili ve kısa mesaj sembolleri ne yazık ki geleceğin dilini oluşturuyor bunu kabul etmek zorundayız. Bundan hoşlanmasak da bu değişimi takip etmek ve belki de suyun yönünü değiştirmek için harekete geçmek gerek. Gençleri küçümseyerek, değişimi yok sayarak ve komik şişkinlikler içinde korumacı olduğunu iddia etmekle nelere yol alındığı ortada.
-Şiirle aşkın devam ediyor mu, kişisel olarak şiiri edebiyatımızda nerede görüyorsun? Ayrıca yoğun bir şiir albümü beklentisi var, yeni bir proje de var mı?
-Aslında şiir yaşamımın içinde elzem bir zihinsel beslenme ürünüdür. kendi yerini hayatın içinde kendi gelip buluverir. Ben bir şiir yazmıyorum içtenlikle söylüyorum bunu. Belki şiirsel metinlerdi bunlar. hayatımın belli bir döneminden kendiliğinden ortaya çıkmış bir yaş dökümüydü. 30 yaşındaydım. Bir bebek bekliyordum. Şiire elverişli bir ortam söz konusuydu:) Bir albüm daha mı? Sanırım hayır... Gelmiyor artık.. Gerçekten... Bir şiirden geçenler çoktan gittiler korkarım...
-Türk edebiyatını sevmek için üç şey söyleyebilir misin?
-TUCSRNSSFÇAKİAFBOKSİ ve MM ve EK Turgut Uyar, Cemal Süreya, Reşat Nuri Güntekin, Sevgi Soysal, Feride Çiçekoğlu, Ayla Kutlu, İnci Aral, Fakir Baykurt, Orhan Kemal, Selim İleri ve biricik Murathan Mungan... Son prensim: Emre Kalcı.. Üçü geçtim biliyorum:)
-Dünya Kadınlar Günü'nde toplumumuzdaki tüm kadınlar adına tek bir şey yapma hakkın olsa, nereden başlardın?
-Kadına kadını sevdiren bir gen mutasyonu üzerine çalışırdım:) Birbirini kollayan, dedikoduyla vahşileşmeyen, oryantasyon duygusu gelişkin ve coğrafyaya sağladığı uyumla çabucak birlik olabilmemizi sağlayan mucizevi bir genimiz olsaydı Genetik olarak kadıncıl olsaydık yani:)
KAYNAK:http://populeryorum.blogspot.com/2009/03/dunya-kadnlar-gunu-ozel-soylesiler.html